Ben Öldükçe Yaşarım
Ülkemizde sinema yayınları, özellikle Türk sineması ile ilgili olanlar, ortaya daima nazik bir sorun atıyorlar. O da bu tür yayınların yetersizliği sorunudur. Hoş, son yıllarda bir kıpırdanma hissedilir gibi olmuştur, hatta hissedilmektedir diyebiliriz. Buna rağmen durum hâlâ çözülmüş değildir. Değildir çünkü çoğu «büyük» dediğimiz yayınevleri sinemaya, hele Türk sinemasına, yanaşmaktan korkuyorlar, sinema yayınları satmaz diye. Aslında, inancınızdır, sinema yayınları satabilir. Yeter ki yayın güncel olsun, ilginçliğini ve yararlılığını sürdürebilsin ve aşırı bir «uzman» lığa kaçmasın.
Yeni yayınların hazırlanmakta olduğu bir dönemde Sine-Roman dizisinin, geniş ve tutarlı bir programla, ortaya çıkması hiç kuşkusuz tüm sinemaseverlerin kutlamaları gereken bir olay teşkil ediyor. Dizinin amacı Türk sinemasına damgalarını vurmuş yönetmenlerin, belirli çıkışlarla kişiliklerini belirtmiş olan sinema sanatçılarının yapıtlarını tanıtmak, ve gerektiğinde anımsatmaktır. Belge açısından bakıldığında Sine-Roman dizisi aynı zamanda bir tarihsel kaynak niteliği de taşıyor, geniş kapsamlı bol malzemesi, resimlere ayırdığı önemle...
Yeni yayınların hazırlanmakta olduğu bir dönemde Sine-Roman dizisinin, geniş ve tutarlı bir programla, ortaya çıkması hiç kuşkusuz tüm sinemaseverlerin kutlamaları gereken bir olay teşkil ediyor. Dizinin amacı Türk sinemasına damgalarını vurmuş yönetmenlerin, belirli çıkışlarla kişiliklerini belirtmiş olan sinema sanatçılarının yapıtlarını tanıtmak, ve gerektiğinde anımsatmaktır. Belge açısından bakıldığında Sine-Roman dizisi aynı zamanda bir tarihsel kaynak niteliği de taşıyor, geniş kapsamlı bol malzemesi, resimlere ayırdığı önemle...